İbn-i Sina 1000 yıl önce yazmış! İbn-i Sina’nın şifalı tarifleri, reçeteleri hastalıkları tedavi ediyor.

Baş ağrısından her şeye kadar hepsinin çaresi var: İbn-i Sina 1000 yıl önce yazmış! İbni Sina’nın kemik düzelten yağı, İbn-i Sina’nın şifalı bitkileri, İbn-i Sina’nın şeker hastalığı tedavisi ve daha nice reçeteleri işte doğal şifa deposu tavsiyeleri hakkında bilgiler.

İbni Sina’nın Küçük Tıp Kanunu adlı eseri Bahçeşehir Üniversitesi tarafından Türkçe’ye çevrildi. Prof. Dr. Kadircan Keskinbora tarafından yayına hazırlanan kitapta İbni Sina’nın 1000 yıl önce hazırladığı reçeteler yer alıyor

Batılı kaynakların “Hâkim-i Tıb”, diğer bir deyişle “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı” olarak nitelendirdikleri İbni Sina’nın bin yıl önce kaleme aldığı Küçük Tıp Kanunu (El Kanun El-Sağir fi’t Tıbb) Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda Tıp Tarihi ve Etiği uzmanı Prof. Dr. Kadircan Keskinbora tarafından yayına hazırlanan kitap, 10 makale ve 110 sayfadan oluşuyor. Yazdığı kitaplar asırlarca Batı dünyasında da temel tıp kitapları olarak okutulan İbni Sina’nın Arapça yazdığı Küçük Tıp Kanunu’nda hastalıklar ve tedavileriyle ilgili birbirinden çarpıcı yorumlar yer alıyor; hangi otların hangi hastalıkların tedavisinde kullanıldığı anlatılıyor. Prof. Dr. Keskinbora, Küçük Tıp Kanunu’nun kendisinin aralarında bulunduğu 4 kişilik bir ekip tarafından tercüme edildiğini söyledi: “İbni Sina’nın yazdığı kitapların sayısı 200’ü geçiyor.

İbn-i Sina 1000 yıl önce yazmış!

Baş ağrısından kurtulmak için kan verin, yumurta yiyin.

BAŞ AĞRISINA HACAMAT

“Ateşli baş ağrısı kandan olur. Alameti ise yüz kızarması, damarların barizleşmesi, nabız atılının büyümesidir. İlacı kan vermek ve hacamat (vücuttaki pis kanın atılması) yaptırmaktır. Alınması gereken gıda yumurta sarısı, hindiba ve sirkedir.’’

ACI ÇEKENİ HAMAMA GÖTÜRÜN

“Aşktan hüzün, uykusuzluk, sayıklama meydana gelirse akli dengesini kaybetmesinden korkulur. Bu durumda çorba türü sıvı yiyeceklerle beden nemlendirilmelidir. Her gün hamama götürülür. Menekşe yağı koklatılır. Bu bedenin ilacıdır. Ruhun aşkına gelince bu bir psikolojik hastalık türüdür. Bu kişiye nasihat edilmelidir. Ta ki duyguları olabildiğince hafiflesin. Ya da daha başka işlerle düşüncesinin meşgul edilmesi gerekir.’’

ASTIMA BAL-BADEM

‘Hekimlerin Piri’ astım hakkında da şu şifalı bitkileri öneriyor: “Bir kimse yürürken hareketlerinde nefes darlığı ile birlikte sert sallantı ve göğsünde ağırlık varsa pişirilmiş kuru zufa otu yedirilir, ada soğanı sıyrığı (yalamtık), geven, sarı incir, kabuksuz badem ve bal ile birlikte yedirilerek içirilir. Ceviz yağı ile birlikte nohut suyu, dereotu, yedirilir ve sıcak su içirilir.’’

BÖBREK TAŞI FORMÜLÜ

“Böbreklerde şiddetli ağrı meydana gelir ve hastanın idrar kabında kum kalırsa böbreklerde oluşmuş taşlardan dolayıdır. Hastaya şu ilaçlardan biri verilir: Kabuksuz karpuz çekirdeği veya çekilmiş üzüm çekirdeği veya kereviz ve anason çekirdeği verilir. Diken çekirdiği, gül çekirdeği, gül, hatmi tohumu, molehiya tohumu birer dirhem ağırlığında öğütülür, taze, mayhoş meşrubatla ezilerek içilir. Ağır yemekler ve süt ürünlerinden men edilir, acı badem yağı ile siyah nohut yedirilir.’’

İbn-i Sina bitkisel tedavi reçeteleri: Karaciğer temizliği, şeker hastalığı bitkisel tedavisi! Zayıflama çayı ve göbek eritme kürü

UÇUK VE MANTARA SİRKE

“Uçuk ve mantar tedavisine bölgeye uygulanacak olan ilaç, sarı terminalia tohum özü, meyan kökü yaprağı karışımının ezilmesi bölgeye sirke yağ ve petekle sürülmesidir. Gıda hafifletilir.’’

‘Sportif hareketlerin en dengelisi yavaş yürümektir’

* Özel olarak yüksek sesle okumak, başı ve baştaki organların hareketini sağlar. Onları ısıtır, temizler ve yeniden güçlendirir.

* Hızlı yürüyüş kalçaları, uylukları, bacakları ve ayakları hareket ettirir; bunları ısıtır ve güçlendirir. Sportif hareketlerin en dengelisi yavaş yürümektir.

‘YEMEKTEN ÖNCE BİR MİKTAR SPOR YAPIN’

* Hareket doğal ısıyı harekete geçiri, geliştirir. Hareketsizlik doğal sıcaklığı dondurur ve söndürür.
* Yemekten önce bir miktar spor yapın. Öncesinde ve sonrasında dinlenin. Yemekten sonra hareket etmeyin.
* Tek cins yemek ile yetinilmemeli, farklı yemekler yenmeli. Çünkü bu tedbir bakımından önemlidir.
* Yemeklerin farklı renklerde olması da önemlidir. Ancak her zaman olması gerekmez.
* Yemek yağlı ise bunun yanında tuzlu veya acı yerse; yine tuzlu ve acı yerken yağlı bir şey yemesi iyidir. Yemek ekşi ise yanında tatlı yemesi zorunludur. Tatlının yanında ekşi de böyledir.

‘Hamurlu tatlılar damarları tıkar’

İbn-i Sina, tatlılar hakkında bin yıl önce şu çarpıcı değerlendirmeyi yapmış: “Tatlılar iki türlüdür. Ballı ve hamurlu. Ballı olanlar ağızda eriyip mideye giderse sindirime yardımcı olur. Hamurlu olanlara gelince, bunlar katıdır, sindirimi ağırdır. 

İbn-i sina’nın şeker hastalığı tedavisi

İbn-i Sina, şeker hastaları için sabah kahvaltısından yarım saat önce ve yarım saat sonra kara hindiba otununun tüketilmesini tavsiye etmesi dikkat çekti. İbn-i Sina bin yıl önce yazdığı El-Kanun Fi’t Tıbb adlı eserinde şeker hastalarına kara hindiba otunu önerdiği bildirildi.

İbn-i sina’nın reçeteleri

Kendisine bu şikayetlerle gelenlere uyguladığı reçete şöyleydi: Zencefil, şekerli süt ve yağlı acı yayık içirilir, balık yedirilir, kuş eti, doğal tavuk eti yedirilir, beli yasemin yağı ve yoğurtla ovalanır.

İbn-i sina’nın kemik düzelten yağı

Tarihte İbn-i Sina’nın bu yöntemi sıklıkla uyguladığı söylenmektedir. Kuyruk yağının ağrıyan dize sürüldükten sonra bandaj ile sarılıp bir süre bekletilmesi bölgede oluşan kasılmaları, kas ağrılarını ortadan kaldırır. Kuyruk yağının tüketilmesi kas ve kemik gelişimine yüzde yüz katkı sağlar.

‘Yemekten sonra ılık su içmeyin’

“Yemekte hoş olmayan çeşide gelince; kızartma ile haşlama, kırmızı et ile balık, kurutma ile taze, et ile süt, yumurta ile et, baklagiller ile balık bir arada yemek doğru olmayan karışımlardır. Su içmek yemek üzerine susuzluğu giderir. Bunun yemekten çok olmaması gerekir ki söndürücü olsun. Yemek ile midenin kütlesi arasına girsin. Soğukluk derecesi ise insana çok açık biçimde kendisini göstermeyecek kadar olmalı. Ilık suda bir hayır yoktur.’’

‘İbni Sina’ya göre eğitim yaşı 7 mi?’

“Çocuk yedi yaşına girmeden önce yorucu ve rahatsız edici işlerin altına itilmemeli, bu şekilde bir eğitim ve terbiye etme yoluna gidilmemelidir. Çünkü bu çocuğun dinamizmini kırar, güzel yetişmesine engel olur.’’

‘Aşırı uyku kişiyi aptallaştırıyor’

“Uyku organları dinlendirir ve yemekleri sindirir. Kişiyi ve nefsi korur. Bedendeki doğal hareketler uyku ile olgunlaşır. Aşırı uyku bedeni soğutur, kişiyi aptallaştırır, yüzü kurutur. Uykusuzluk ise cesedi kurutur, nemini temizler, güçleri çözer, iradeyi engeller, mizacı bozar. Aşırı uykusuzluk hali akli dengesizliğe sebep olur.’’

Hastaya verilebilecek ilaçlar şunlardır.

Kabuksuz karpuz çekirdeği veya çekilmiş üzüm çekirdeği veya kereviz ve anason çekirdeği. Diken çekirdeği, gül çekirdeği, gül, hatmi tohumu, molehiya tohumu birer dirhem ağırlığında öğütülür, taze, mayhoş meşrubatla ezilerek içilir.

‘7-14 yaşta meyve suyu içirmeyin’

“Anne bebeğini sütten kestiği zaman yemeğe dönmelidir. Yemeklerin en hafif ve yumuşağı ile başlanmalı, ağırlarına doğru yavaş yavaş ilerlemelidir. Yedi yaşından sonra, 14 yaşına erişinceye kadar çocuğa meyve suyu içirilmemelidir. Çünkü bu beyin ve sinir sistemini zayıflatır.’

İBNİ SİNA KİMDİR?

İBNİ Sina 16 yaşında tıp ilmini öğrenmek için kitaplar okumaya başlar. Kısa zamanda tıbbi bilgileri öğrenmek bir yana, yeni tedavi yöntemleri de geliştirir.

İBN-İ SİNA BİYOGRAFİSİ

Doğuda “eş-Şeyh er-Reîs” veya “Hüccetu’l-Hakk”, Batı dünyasında Avicenna olarak bilinen ‘tabipler sultanı’ Ebu Ali el-Hüseyin b. Abdullah İbn-i Sînâ, hicri 370 miladi 980 yılında Sâmânîler döneminde Nuh b. Mansur’un saltanatı sırasında Buhara yakınlarındaki Afşana’da dünyaya gelmiştir. Filozofun doğduğu yere yakın olan tarihi Buhara şehri, o dönemde Horasan ve Semerkant’la birlikte İran’ın doğusunun büyük bir bölümünü de yönetimleri altında bulunduran, Sâmânîler’in başkenti ve entelektüel merkezi konumundaydı.[15] Filozofun hayatı hakkındaki bilgilerin çoğu, kendisiyle hicri 403 miladi 1012 yılında karşılaşan ve ölümüne kadar da onunla beraber kalan sadık öğrencisi Ebu Ubeyd el-Cüzcânî’nin verdiği bilgilere dayanmaktadır. İbn-i Sînâ’nın, el-Cüzcânî’ye yazdırdığı hayat hikâyesi, daha sonra gelen İbn Ebi Useybia (ö. 668/1270), İbnu’l-Kıftî (ö.1298) ve diğer tabakat müellifleri tarafından da nakledilerek günümüze kadar gelmiştir. İbn-i Sînâ’nın babası Abdullah, aslen Belh şehrinden olup Buhara’nın köylerinden Harmeysan’a yönetici olmuş, buraya yakın bir köy olan Afşana’da Sitare hanım ile evlenmiş, İbn-i Sînâ ve kendisinden beş yaş küçük kardeşi Mahmut da burada dünyaya gelmişlerdir. Filozofun ailesi daha sonra buradan ayrılarak tarihi Buhara şehrine yerleşmiştir. Bazı kaynaklarda çocuklarının eğitimine büyük önem veren İbn-i Sînâ’nın babasının bir İsmailî olduğu, İhvan-ı Safâ Risaleleri’ne ilgi duyduğu[17] ve evini de çevreden gelen bilginlerin buluştukları bir ilim merkezi gibi kullandığı belirtilmektedir.[18] Filozof hayat hikâyesini anlatırken babasının o dönemde Mısır’da bir devlet kuran Fatımilerin benimsediği İsmailî’ye mezhebine mensup olan Mısırlı daîlere icabet ettiğini, onlardan nefis ve akıl konularında bilgiler aldığını, kardeşinin de onların görüşlerine katıldığını, kendisini de onlara katılmaya çağırdıklarını ancak kendisinin onların bu çağrısına pek iltifat ve icabet etmediğini söylemiştir.

Bir yanıt yazın

Bu site, size daha iyi bir tarama deneyimi sunmak için çerezler kullanmaktadır. Bu web sitesinde gezinerek, çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.